30 Temmuz 2009 Perşembe

UZAKLARA GİTMEK





UZAKLARA GİTMEK


İçimizde ki fidan boyu üzüntüleri yok etmek için budar dururuz. Yeni filizlenmiş acılarımızı budadıkça, önceki acıların kuturlaştığını fark etmeyiz bile. Bir sabah uyandığımız da acılarımızı budaya- budaya, acıdan disipline edilmiş kocaman bir ağaç elde ettiğimizi görürüz. Acılarla içimizde yetiştirdiğimizi bir de dilek ağacı yaptık mı, değmeyin gitsin.

VE
Acılardan meydana gelmiş ağacınızın bağlanabilecek noktalarına kurdeleler bağlarsınız. Ağacınızın dibine oturur, gün batımı dilekler tutarsınız. Beklersiniz günlerce. Aylarca beklersiniz. Tükendiği zaman içinizdeki umutlar, hırsınızdan ağlarsınız. Gözyaşlarınız; kabul görmeyen dilekleriniz içindir. “Kaybedilen AŞK’ ların en başlardaki temiz haline dönmesi” için dilek tutmuş olabileceğiniz en büyük varsayımken, bunu bir siz biliriz, bir de sürekli kendinizi dinlediğiniz sahildeki ahşap banklar.

Bir gün gitmek gelir içinizden. Henüz içiniz de küsmüşlüğünüz tazeyken dünlere, cesaretinizi kaybetmeden gitmek istersiniz.. Gitmek istersiniz kendi içinizde bile ötelere. Ötelenmişliğin acılarını da toplar, bir gün gitmek istersiniz dönmek istemezcesine.


Öncelikle kilitli sandık açılır, bir döneme damgasını vurmuş Liseli yılların hatırası tozlanmış WALKMAN ‘ninize takılır gözleriniz. Resim ve mektup kutularınıza bakmaya cesaret edemezsiniz. Hayatla yüzleşmeniz gerekir. Sezen AKSU’ nun özenle paketlenmiş 90’ lı yıllar ait kasetlerini bulmak zor olmaz. Şimdi WALKMAN’ e birkaç adet pilde almak gereklidir. Ayıp olmasın diye yazlık evininize yakın Mahalle bakkalına gözükmeden market’e gitmeniz gereklidir.( Marketin Süperi-hiperi olması fark etmez, yeter ki Walkman’ı çalıştıracak kalibre de pil olsun ) Gereği neyse yapılır, zira uzaklara gidilecektir.



Gidişin motivasyonunu arttırmak için Walkman’ e Sezen AKSU’ ya ait kaset yerleştirilir. “Gidiyorum Bütün Aşklar Yüreğimde, Gidiyorum Kokun hala üzerimde “ şarkısı bulunur. ( Kusura bakmayın biraz yemek tarifi verir gibi oluyor ama ne yaparsınız ) Walkman fazla pil tüketmesin diye lise yıllarından kalma bir alışkanlıkla kalemle kaset aranan parça buluna değin ileri geri sarılır.( Lise yıllarında meteliğe kurşun attığımız için tüm okul haçlığımızı biriktirip Kız arkadaşımıza çiçek alabilmek , cafe masrafını ödeyebilmek için walkman’ e pil almak da zorlanırdık. Walkman’ nin pili hemen bitmesin diye kasetlerde dinlemek istediğimiz parçayı bulabilmek adına, kurşun ahşap 6 gen kalemle kaset’i tırnaklı devir makaralarından ileri geri elimizle sarardık. 6 köşeli kurşun kalem olması tavsiye edilir. 2HB kalemler var ya )



Artık vakit tamam, UZAKLARA gitmenin zamanı gelmiştir. Doğa yürüyüşü için alınan ayakkabılar çoktan giyilmiş, yol ele alınmıştır. Yaş otuz altı, yolu yarısı daha yeni geçilmiştir.( Cahit Sıtkı TARANCI’ yı saygıyla anıyoruz)

Bir anda kaldırım da bulursunuz kendinizi.Müstakil yazlık evlerin istinat duvarlarından caddeye taşmış güllerin dikenlerine takılır sırt çantanız. Güller sizi bırakmak istemez. Walkman’ ninizin kulakçığı kulağınızdayken sırt çantanıza pençesini geçirmiş gül dikenleri yüzünden çıkan cırt- cırt seslerini duymaz, fakat hissedersiniz. Ardınıza bir kerecik olsun dönmeye cesaretiniz yoktur. Bir ara AK DENİZ’in ılık suyunun kokusu gelir burnunuza. İrkilmeniz sahilde ki ahşap bankı görmenizden değil, caddeden karşıdan karşıya geçerken sizin görmediğiniz, fakat sizi gören ve size çarpmamak için sert firen yapan otomobildendir. Recep İVEDİK tipli şoför kafasının kapı camından çıkartıp avaz- avaz bağırır ; “ Aşıkmısın Nesin Be Kardeşim ” Zaten kırgın ve sinirlisinizdir, birde aptallığınıza sinir olursunuz. Adama dönüp” Bir Zamanlar Siz de Gözünüzün Ağrıdığı Durumlar Olmadı mı “diyemezsiniz. Çünkü Taksinin ön camından dışarıya çıkan yalnızca herifin kafası değil, Ferdi TAYFUR’ un yanık Çukurova çocuğu sesli “Sabah KAHVESİ” parçasıdır. Ne Walkman’ nın kulakçığı kalmıştır kulağınız da, neden walkman dinleme isteği. Tüm UZAKLARA GİTMEYE yönelik fikirler uçmuş gitmiş kafanızdan, büyü bozulmuştur. Gidememişsiniz, kalakalmışsınızdır şehrin orta yerinde. Üstelik camdan kafasının dışarıya çıkarmış olan yova ( Yörük Dilinde Candan Arkadaş demektir) lisede sürekli okuldan kaçıp taksi şoförü olmak isteyen 2916 Bestamin’ dir. Sizi sıcak asfalta kâğıt gibi yapıştırmadığına göre iyi taksi şoförü olduğu böylelikle anlaşılmıştır. Uzaklara gitme hazırlığı 2916 Bestamin yüzünden sürtünmesiz sabit bir hızla suya düşmüştür. Artık gidilecek yer bellidir.

Birinci plaj sokağında ki taşkent meyhanesi, ne zamandır uğranılmayan yerdir. Gidilip rakı içilerek eski Lise -Üniversite aşkları konuşulacaktır. O konuşulacaktır. İkinci tek den sonra Üniversite deki sınıf arkadaşı MUAF HAKKI cepten aranacaktır. ( Üniversite de biz sürekli ders çalışırken Hakkı birçok dersten muaf olduğu için adını Muaf Hakkı olarak değiştirilmiştik )

Ahhh birde Halit dayının tafraları olmasa, masanın tadı kaçmayacaktır. Neyse ki taş plaktan dinlenen Türk Sanat Müziği ortamı yumuşatacak, arada birde Bestami’ nin isteği üzerine Ferdi TAYFUR ‘ dan Fadime nin Düğününe gidilip gelinecektir. Rakının rengi koyulaştıkça, sohbeti de koyulaştıracaktır. Köfelik olunmadan, ortam terk edilecektir.

Ertesi sabah uyandığınız da UZAKLARA GİTME’ nin ötelendiğini, acılarınızın biraz daha örselendiğine tanık olursunuz. Başınızdaki ağrı son dubleden kaynaklanmış olsa da, son dublenin nedeni uzatmalı Aşkınızdır aslında. ASLI kendisine sunulan sevginin biraz daha uzatıldığının dahi farkında değildir.ASLI aslında kendisine aşık olunduğunun dahi farkında değildir, giden gün batımlarında….



WALKMAN ( İlk olarak piyasaya çıktığında kişisel müzik dinleme aparatı olarak bir "KİŞİSELLİK- ÖZGÜRLÜK" simgesiydi. Toplumun hemen hemen her kesiminde birden tutulan, seksenli-doksanlı yıllara damgasını vuran dönemin vazgeçilmezi bireysel müzik dinleme aygıtıdır)

28 Temmuz 2009 Salı

SANA KADARIM KAFDAĞI'NIN İNCİSİ



GEÇMİŞDE Kİ KARANLIKLARDAN
GÜNÜMÜZDEKİ AYDINLIĞA
MALABADİ KADINI

KUMDAN MASKELER



SU İNSANI DİNGİNLEŞTİRİYORMU ?

Abone olunmuş, olunmamış öfkelerin tükeniverdiği Yeşille Mavinin kesiştiği sınırın belirleyicisi kum ve üzerine düşmüş gölgelerin gerçek yüzleri.
Her an kavga yapmaya şifrelenmiş yaşamlar; Deniz kıyısında, Nehir Kıyısında, Göl kıyısında neden bir anda dinginleşiyor ki? Suyun bir sırrımı var acaba insan ruhu ve bedeni üzerinde. Neden tüm şaraplar, şarapçılar ( Bir Keresinde Deniz Kıyısında Yalnız Başına Şarap İçen Birçok İnsan Üzerinde Araştırma yapmıştım.Anı Gelince Araştırma sonuçlarını Sizlerle paylaşırım.) suyun kıyısında içlerindeki Deryalarda gezinirler?

Ayaş da girildi dün denize. Ayaş YemişKumu (İncir diye isimlendirilen Armutgiller ailesinden gelen yiyeceğin halk dilindeki yorumudur YEMİŞ )Plajında. ( Plajın kumları İncirin içerisindaki tohumlara benzediği için ve tane tane sarımsı bir renği olmasından dolayı plajın ismi YEMİŞKUMU Plajı )

Bu gün KIZKALESİ Plajında denize girilmeye karar verildi.KIZKALESİ ile ilgili Ayrı Bir yazı dizisi yayımlamayı düşünmekteyim.

KUMDAN MASKELER' in altında neler gizliyoruz plajlarda? Farkındamıyız suda çocuklaşıverdiğimizin ? Takımsız ( Palet Gözlük vb.)yüzerek kulaç atmalarımız disipline edilmiş de olsa, çocuğuzdur.

Güneş yağı yerine doymuş karnının üzerine, doymamış yağ oranı yüksek margarin sürerek Güneşlenmek isteyenlerde olmuştur. ( Recep İVEDİK' le bu davranışın ilişiği yoktur)

Maskeli Balo yapmaya ne gerek var. Tüm Plajlarımız maskeli balo gibi.Yaşam baskısından bunalmış insanlar acılarını, dert ve kederlirini suyu görünce unutuveriyorlar.Ban başka bir yaşam formuyla karşılaşıyoruz plajlarda.Maskelerimiz suya düşüyor icabında. Güneş Kumdan Elini Eteğini Çekip Giderken, Kumdan Yeni Maskeler Yapıyoruz Kendimize .KUMADAN MASKELER YAPIYORUZ, VAHŞİLEŞTİRDİĞİMİZ YAŞAMA TUTUNABİLMEK ADINA.ADI KONMAMIŞ SENARYOLARIN, YOSUN KABUĞU STARLARIYIZ.Dün AYAŞ YEMİŞKUMU Plajında ki yaşanmışlığı böyle yorumladım.Ama doğru, Ama yanlış.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

BİTİKHANE DÜŞLERİ

Her yeni bir günde, uyuyan bir Kente Uzaklardan baka baka usulca sokulmak meraktan değil, iş icabı.Korsan kedi ve köpekler dahi daha sığındıkları kuytulara çekilmeden yığınla araç ve insanın kente girmesinin yarattığı kargaşa, duman, gürültü, kirlilik ne korkutucu. Tekrarlanmayan bir şeylerin olmadığı silik yaşam biçimi.

Toplu taşıma araçlarında eskilerde eşya unutulurdu. Bilirim çünkü benimde unuttuğum olmuştur. Fakat ne gariptir ki artık insanlar baskın hayat şartlarından mıdır, nedendir bilinmez kendilerini de unutuyorlar artık . Belediye toplu taşıma araç garajında taşıma araçlarında unutulan insanlar için " Unutulan İnsanlar Servisi " açılması gereklimidir diye düşündüğüm olmuştur yerli yerince.

Muğdat durağında karşıdan karşıya araçların altında kalmadan geçebildin mi( aslında Üs geçit var fakat Bilir Taksi durağına Mersin sıcağında kim yürüyecek 200 metre ), doğru börekçi SONA' ya. Gir sıraya al böreğini, çöreğini, pastanı, doğru masanın başına. Ne hayat ama .

Ya ETÜT yapılacaktır. Ya arazide daha önceleri yaptığın Etüt' ün koordinatlarının cihazdan bilgisayarına aktararak yeni proje oluşturmak için bilgisayar başında Otocad poroğramıyla çalışılacaktır.



Öğle yemeği MERSİN FORM' da Viking kafenin köşe masalarının birinde kendim gibi bir kaç arkadaşla. Mezu derin. Ya gelmeyen ödenekler. Ya il dışına ya ülke dışına gidilecek seminerlerdir. En sevmediğim iş gezilerdir.Bar muhabbeti, kız mehabbeti, Futbol muhabbeti, sinema - kitap muhabbeti, Tv zaten hiç konuşulmazki, sonrada doğru masanın başına. Asansörde kalmadan işinin başına varabildin mi, varmışsındır demek.

Akşam kenti terk et, at kendini ilçelere, yada kasabalara, sakin Ak Deniz koylarına. Bazen kendimi geliştirilmiş Maybort( Sayborlara karşı kafamda tasarladığım Robot ) gibi hissediyorum. Traş olurken yüzümü arasıra kesmesem sanki robot olduğuma inanacağım. Bir de acılar esas adam olduğumu hatırlatıyor.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

SİNEMA SİYAHI

Sinema siyahı saçlarını gördüğüm günde yağmur kararsız yağıyordu.Vakitsiz yana sodyum buharlı sokak lambaları, gündüz gözüyle gök yüzünü bulutların kapatmasından dolayı suçluluk hissine kapılmadan var güçleriye su birikintilerinin mesken tuttuğu çöküntülü parke yolu aydılatmakla meşkulken, durakdaki otobüs sıramı kaybetmemek için kabalaşmaya çalışıyordum.Lakin hak ettiğimi düşündüğüm sıramın arkasında her zaman yaşlı bir teyze yada amca vardı.Ne zaman bende sahip olduğum bir hakkı ikram etmemek için yaşlı olacaktım?Avrupa da olmakmı gerekiyordu? Avrupa'nın her hangi bir ülkesinde otobüs sırası varmıydı?Bir dönem Avrupa memleketlerde işçi olarak çalışmış Avrupa arabası olan yaşlı bir tanıdık vardı dar sokaklı mahallemizde, ona sormalıydım.Fakat, yine o dar sokakda onunla karşılaşırsam ve sinema siyahı saçlarının üzerinden akıp giden yağmur damlacıklarına takılırsa gözlerim bu gecede uykumu nadaslaya bilirmiydim?Vaz geçtim.Gidemezdim oralara kadar.O kadar yolu yürüyemezdim.



Sinema Siyahı saçları vardı, Uzunlardı.o kadar yolu yürüyemezdim.Mahallenin o sokağına gidemezdim.Yaşlılara otobüs sıramı vermek kolaymı gelmişti hep. Nasıl olsam bende bir gün yaşlanacaktım.Bir gün birileride sırasını bana verecekti. Hepimize Öyle öğretmişlerde okulda öğretmenlerimiz. Kaçımıza öğretebilişmişlerdi bilmem.O zamanlar Mahallemize minibüs dahi çalışmıyordu.Olmayan otobüsün, olmayan minibüsün, omayan sıralarını vermeyi öğrenmiştik.Otobüs durağı dahi yoktu koca Mahallenin.O zamanlar Sinema Siyahı saçlarını dahi farketmiyodum Gülsümbül'ün. O zaman daha Sevmeye formatlandığımı bilmiyordum.Kırık misketlerin sesi hoş geliyordu kulağıma. Bir de arkadaşcak yapılan kavgalar. Ve anneden işitilen azarlarla irkilirdik. Anne tarafından Babayla tehtit edilirdik otoritesini kabullenmediğimiz vakit.Canım Annem benim , bizleri ne çirkinliklerden, ne fenalıklardan korurmuş meğersem.Meğersem Babam ne dik dururmuş.

Sinema siyahı saçları vardı Gülsümbül'ün.Sinemaya gidelim desem gelirmiydiki ? Gelseydi Ayakta yolcu almak için süratle durakta bekleyen kendisine çarpa siyah otobüsü görürmüydü? ( Devamı Gelecek Bekleyiniz Lütfen )