26 Ağustos 2009 Çarşamba

ÇOK ÖNCELERİ YAPILAN TEKNİK BİR GEZİ'NİN İZLERİ

Türkiye 'de bulunan ve her donanımıyla bir ilk olan Hidroelektrik santraline , yıllarca önce yapılan teknik inceleme ziyaretinin görüntüleri.










<








































24 Ağustos 2009 Pazartesi

DEKORAYIN PEŞİ SIRA


Yeni haftanın ilk iş gününe, Ahmet ÖZHAN’ ın “ Rüya Gibi Uçan Yıllar” isimli parçasıyla başladım. Şu Türk Müziği yok mu, ayaklarımı yerden kesiyor. Türk Sanat Müziğine, Türk Halk Müziğine doyamıyorum. Ne zengin kültürümüz var. Her Sanatçının içinde bir ses, her sesin içinde bir renk gizli değil mi? Bir bilseniz, sesler renkleriyle buluşunca, enstrümanla gidilen yerin varılacak yer olmasının verdiği huzur bam başka.

Türk Sanat Müziğini sık dinlememe karşın, Ahmet ÖZHAN’ ı pek dinlemezken, “ Kapat Gözlerini Kimse Görmesin. Yalnız Benim İçin Bak! Yeşil Yeşil. Gözleri Kimseye Ümit Vermesin. Yalnız Benim İçin Bak! Yeşil Yeşil.” diyerek devam eden sözleri ve müziği arasında o kadife sesli sanatçının, nefesiyle geçmişe bir tren daha kaldırmak zorunda kaldım sabah sabah.




İlerleyen saatlerde Erol EVGİN’ in “ İşte öyle Bir şey ” demesi yolcu sayısındaki artışın en baştaki sebebiyken, Ayşe Ajda PEKKAN’ ın “ Kimler Geldi Kimler Geçti ”demesiyle, zamanın nede çabuk akışkanlaştığını fark etmem çok da geç olmadı.




Oysa yeni haftaya SELİN DİON'e ait Titanik Film Müziği ( My Heart Will Go On ) ile başlamayı hedeflemiştim. İşte efsane sanatçının, efsane parçasının, Türkçe ve İngilizce sözleri.


My Heart Will Go On

Every night in my dreams I see you, I feel you
Her Gece Ruyalarımda Seni görüyorum, Seni Hissediyorum
That is how I know you go on
Seni Bildiğim Gibi Devam Et
Far across the distance and spaces between us
Aramızda Uzak Mesafeler Ve Boşluklar Var
You have come to show you go on.
Kendini Göstermeye Gelmişsin devam et.
Near, far, wherever you are
Yakın, Uzak, Her nerdeysen
I believe that the heart does go on
İnanıyorum Bu Kalp Devam Edecek
Once more you open the door
Bir kez kapıyı açtın
And you're here in my heart
Ve Burada Kalbimdesin
And my heart will go on and on
Ve Kalbim Devam Edecek
Love can touch us one time and last for a lifetime
Aşk Bize Bir Kez Dokunabilir Ve Hayatta Bir Kez
And never let go till we're gone
Ve Biz Gidene(ölene) Kadar Gitmemize İzin Vermez
Love was when I loved you, one true time I hold you
Aşk Seni Sevdiğim Zamandı, Doğru Zamanda Seni Tuttum
In my life we'll always go on
Hayatımda Biz Her Zaman Devam Edeceğiz
Near, far, wherever you are
Yakın, Uzak, Her nerdeysen
I believe that the heart does go on
İnanıyorum Bu Kalp Devam Edecek
Once more you open the door
Bir kez kapıyı açtın
And you're here in my heart
Ve Burada Kalbimdesin
And my heart will go on and on
Ve Kalbim Devam Edecek
You're here, there's nothing I fear,
Buradasın, Hiç Bir Şeyden Korkmuyorum
And I know that my heart will go on
Ve Biliyorum Kalbim Devam Edecek
We'll stay forever this way
Biz Sonsuza Kadar Bu Yolda Kalacağız
You are safe in my heart
Benim Kalbimde Güvendesin
And my heart will go on and on
Ve Kalbim Devam Edecek .....

Dekorayın peşi sıra,
geçmişe yapılan yolculukla geçen bir günün ardından....

13 Ağustos 2009 Perşembe

KIRMIZI GÜN/LÜK


Kırmızı Gün/lük bloğu sahibi arkadaşımızı, en samimi duygularımla, yan tarfınızdaki kanpanya konusunda bizi bilgilendirmiş olduğu için tebrik ediyorum.
Elbette ki, tartışmasız, biz de kendi yörüngemizde, kendi imkanlarımız dahilinde, bu çalıştayın içerisinde olacağız. Eğer daha da fazlasını yapabileceğimiz bir durum olması durumunda, derhal yanınızda olacağımdan şüpheniz olmasın. İletişim kurabileceğiniz Dijital Adresim; ZORBEY-1001@hotmail.com.
Tebrikler SAHİP.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

SAKLANBAÇ OYNAYALIM MI ?







Önüm, Arkam, Sağım, Solum Söbe

Ardın sıra koşulup gelinmesinin nedeni; yalnızca NİCOLE MARY KİDMAN’ e benzemenden ibaret olsaydı, çoğunlukla gün batımlarından önce sende olunurdu.

Sen de çocukken saklambaç oyunlarında hemen beni sobelemeseydin, ( Mahallede ki diğer arkadaşların, özellikle kız arkadaşların “ Salak şey yine sobelendi ” küfürleri yankılanır durur hala kulaklarımda. ) o günlerde Yeşim SALKIM “ DELİ MAVİ ” demeseydi, GURUP AYNA “ GİTTİĞİN YAĞMURLA GEL” demeye de daha o günlerde yeni- yeni başlamasaydı, bu kadar yaşananın anlamı olurmuydu acaba?

Bu gün çocukluğuma dönüp saklambaç oynamak istedim. Varsın salak olayım, bugün defalarca sobelenmek istedim. Mavi gözlerinin kıyısında gezinmek istedim. Yağmurdan yöne kaygım yok, bir kaşık yağmur suyunda geçmişe dönmek istedim.

Ne kadar gizlemişim kendimi. Tel örgülerim kat -kat örülmüş etrafıma. Dönemeçli köşe başlarıma nöbet kuleleri dikmişim.

Kime, kimlere karşılık bu kadar savunma hazırlığı. Kalabalık yaşam alanımda bu yalnızlık neyin nesi. Neyi neye karşı savunuyorum.

Hep “En Doğru’yu” ben mi biliyorum? Hep “En Doğru’yu” ne kadar bilmek gerek?

Doğrularımı sorgulamam içsel derinliğimi arttırmak için mi ? Yoksa derinlik Mavi gözlerinde, Sineme Siyahı saçlarının üzerinde ki yağmur damlacıklarında mı gizli ?.



Meğersem, içim de ne kadar gizli kalmışsın.....

6 Ağustos 2009 Perşembe

TOPRAK BİR YOLDAYIM




İsimsiz caddelerin, isimsiz sokaklarında geçmiş, adressiz çocukluğumdan kalma güzel anıların uzantısıyken seninle yaşadıklarım,
Oysa büyük büyük adamların isimlerinin verildiği caddelerde, çıkabilen sokaklarda, kapı numarası bulunan evlerde, sırça köşk denilebilecek villalarda, hayatın yeniden yorumlandığı yat gezintilerinde, kimlik sahibi olunduğu iddia edilen her yerde, elini uzatabileceğin, uzantısını yaşayabileceğin birilerinin olmaması ne acı.

Taşınmazım değildin oysa. Fakat seni taşımama izin vermedin çocukluğumdan ötesine.

İlkokul beşinci sınıfta yılsonu düzenlenen müsamerede,“ YENİ ADRESLENDİRİLMİŞ LÜKS HAYATININ AKSESUARI OLMAYACAĞIM ” demen ne alkış almıştı salonda. Okul Müdürü Nail Bey rolünü iyi oynadığın için mi, yoksa okul aile birliği katkılarıyla yaptırmış olduğu tiyatro salonundaki kopan alkışın akustik buhranındanımdır bilinmez pek keyifliydi o akşam. Öyle ya unuttum, İlçe Milli Eğitim Müdürü Orhan beylerdi, Müdür beyin ağır konukları. Benim için gelen konuklar bana verilen rolü hiç beğenmemişler, yine de “Rolünü iyi oynadın” demişlerdi. Hepsi bu kadar” Rolünü iyi oynadın” alkış malkış yok.

Tabi o dönemde kimse çok da zengin olmak istemiyordu. Neredeyse zengin olmayı istemek ayıp karşılanırdı. “PARA HERŞEY DEMEK DEĞİLDİR ” kelimesi adeta ne mana içerdiği dahi anlaşılmadan çok hızlı tüketiliyordu.

Yaşamlar tükenip giderken, tüketim toplumuna endekslenmiş yaşam biçiminin tercihlenmesi, her ne kadar gönül bahçelerinin de kapılarını zorlasa da kaleyi düşürmek hayli zaman almıştı. Ya da biz bunun böyle olduğuna inandık hep. Kendimizi kandırmışlığımız çok oldu. Kanılmayan yönlerimizi gördükçe, durduk – durduk düşündük durduk.

Artık kim daha güçlü bilmiyorum. Aşk mı, Paramı? Kimilerine göre Para insana dair her şeyi sarmalamış durumunda. Kimilerine göre ise sevgisiz bir adım dahi atılmaz. Samanlıklar halen seyran mı bilinmez. Fakat şu bir gerçek ki samanlıkların da artık konforlu olması isteniyor. Belki bu istekler, bir haktır. İnsanların yaşam standartlarını yükseltmek istemesi kınanmalımı, yoksa tevazu gösterilip desteklenmelimi?

Toplum bilimcileri, için de yaşadığı toplumun bilinenleriyle bilinmeyenleri arasındaki tamlanmış köprünü geçici kabulünü yapabilecek donanıma sahipmiş gibi görünen Toplum Mühendisleriyle, hangi frekanslarda yön tayini yapabilecek kabiliyette. Belki de en önemlisi biz buna ne kadar hazırız.

Tercihlerinden dolayı sonsuza değin senin onurlu duruşunla gururlanacağım. Beli ki bu bir teselli olacak bana. Senin durumun şu an için bilmiyorum. Belki sen de değişmişsindir diye bilmeye de cesaretim yok. Kurcalamak istemiyorum ilkeli duruşların yaşandığı dünleri. İçim de öylece kalsın istemem, yalnızca korkmuşluğumdan kaynaklanmıyor. Nesli tükenen davranışları koruma altına almak desek biz bunun ismine. Yoksa kimin nesine ki senin olmuşluğun, benim içimde dönem dönem yaşadığım yokluğun. Hayatta paramız da olsa, gururumuz da,
bilmeliyiz ki;
yapa yalnızız bizler yine.